­ ANTEP AĞZI | Kültür Portalı

Antep Ağzı - Gaziantep

Dil

ÜNLÜ DİLBİLİMCİ GAZİANTEP'Lİ ÖMER ASIM AKSOY'A GÖRE ANTEP AĞZI:

Fonetik bakımdan Gaziantep ağzıyla İstanbul ağzı arasındaki farklar incelendiği zaman görülür ki, Gaziantep ağzında:

  • Alfabemizdeki harflerle gösterilemeyen sesler vardır.
  • Genel dil fonemleri birçok değişimlere uğrar.
  • Bazen bir sesli (vokal) yerine başka bir sesli kullanılır. 
  • Bazen bir sessiz (konson ) yerine başka bir sessiz kullanılır.
  • Bazı sessizler sertleşir.
  • Bazen sert sessizler yumuşar.
  • Bazen bir sessiz iki katlanır.
  • Bazen fonemler yer değiştirirler.
  • Bazen fazla bir fonem bulunur. 
  • Bazen fonemler düşer.
  • Bazen düşen fonemler yerinde uzun sesler meydana gelir.
  • Bazen birkaç değişme birlikte olur.
  • «Y» fonemi kendisinden evvel ve sonraki bazı sesleri değiştirir.
  • Birkaç türlü söylenen kelimeler vardır.
  • Büyük ses uyumu daha çok kökleşmiştir.
  • Küçük ses uyumu daha çok kökleşmiştir.
  • Vurguda bazı özelliklere rastlanır. 
  • Bir kurala bağlanmayacak kadar dağınık fonetik değişmeler vardır.

SESLERDE DEĞİŞMELER:

Gaziantep telaffuzu, her zaman İstanbul telaffuzuna aykırı değildir. Fakat bu ağızda, alfabemizdeki harflerle gösterilen bütün seslerin değişmeye uğradığına dair örnekler bulunur. Seslerden bir kısmı, Gaziantep telaffuzunda daha çok değişmeye uğrar. Bazı seslerde ise bu değişme daha az olur. 

  • Bayat: boyat, 
  • Bahane: mahana,
  • Kurcalamak: kurdalamak, 
  • Çorak: şorak, 
  • Dut ağacı: tut ağacı, 
  • Yemek: yimek, 
  • Ufak: uvak, 
  • Gırtlak: hırtlak, 
  • Değil: del, 
  • Hıyar: hıyar, 
  • Sıpa: sıpa, 
  • Çim: çem, 
  • Jandarma: cenderme,
  • Kar: gar, 
  • Lezzet: nezzet, 
  • Komşu: konşu, 
  • Nem: lem, 
  • Kova: kuva, 
  • Çözmek: çezmek, 
  • Paytak: maytak, 
  • Kerpeten: kelpeten, 
  • Sikke: zigge, 
  • Şalgam: çelem, 
  • Tırmalamak: cımalamak, 
  • Dokunmak: dohanmak, 
  • Küfe: kufa,
  • Oklava: oklağa, 
  • Tüy: tüv, 
  • Yüzük: yüssük

İSİMLER: Gaziantep'te başka bölgelerde pek rastlanmayan yerli bazı şahıs adları vardır.

  • Erkek şahıs adlarından örnekler: Bozan, Höggeş, Höggülü, Şıhlı, Ballı, Duran, Hanifi, Muslu, Nahsen, Apo, Abdo…
  • Kadın adlarından örnekler: Penbe, Habba, Yumma, Güldene, Hamma, Hamha, Beşire, Döne, Döndü…
  • Hem erkeğe hem kadına mahsus adlar: Durdu, Güllü…
  • Hiç kullanılmayan adlar: Satılmış, Hösmen, İkbal, Seher, Kezban, Karma, Sarma…

GAZİANTEP AĞZI VE ARAPÇA:

Halkı tamamı ile Türk olan ve incelenebilen en eski asırlardan beri daima Türkçe konuşmuş olduğu görülen Gaziantep'te ve çevresinde Arapça konuşan bir tek yerliye rastlanmaz. Konuşmak şöyle dursun, Arapça öğrenmiş olan da yok denecek kadar azdır. Bu hal asırlarca evvel yine böyleydi. Halbuki yanı başımızda halkı Arapça konuşan Suriye vardır. Şimdiki hududa göre Gaziantep topraklarının bittiği yerde Suriye toprakları başlar. (Suriye toprakları içinde bugünde Türkçe konuşan birçok Türk köyleri bulunduğu unutulmamalıdır.) Fakat yirmi yedi sene evvel bu sınır da yoktu. Suriye Osmanlı toprakları içinde idi. Hatta o zamanki idare teşkilatına göre Halep, -ki Arapça konuşur-  vilayet merkezi idi ve Gaziantep bir kaza merkezi olarak bu vilayete bağlı bulunuyordu. Aralarında Kilis'ten geçen 120 kilometrelik bir şose ve daha kısa başka hayvan yolları vardı. Ticari münasebetleri gayet genişti. Coğrafi hudutlarla ayrılsalar bile komşu iki toprak halkı arasında siyasi, iktisadi, içtimai, ilmi münasebetler gibi dil alışverişi de olur. Bu iki bölge ise birçok bağlarla asırlarca sıkı surette bağlı kalmışlardı. Bu sebeple, türlü bakımlardan birbirine tesir yapmış olacaklarını herkes kolayca kabul eder. Ve yine bu sebepledir ki Gaziantep'i görmemiş olanlar orada Arapça konuşan birçok kimseler bulunduğunu yahut Gaziantep ağzının Arapça dil unsurlarıyla dolu olduğunu sanırlar.

GAZİANTEP HALKI AĞZINDAN PARÇALAR:

İki Kaynana Arasında İlk Kaynana: - Gerili serili gassın şimdiki gelinler. Ne iş biliyler, ne aş. Biz kaynanamızın urgu sura kül turap olurduk. - Bizinki bi küfde edip urguna gömey. Ben payıma olan doran avrada şiş çahıla. Kle bu olanar nen avrat azlı oluylar ? Gelinin eteni bi nal söledim, iki nal söledim, bakdım dinnemey, ipini üsdüne addım. - Ben beni gaynna sandım da öten kele gelin dedim kak acı bi hedik vurda allebene gedek dedim. Ne dese benin bacım “ba sahreyn gere yok.Gönün isteyse sen get. - Bi şeyi yapma dedin mi angeslek yapar.

İki Kaynana Arasında Diğer Kaynana: - Gerili serili kalsın şimdiki gelinler, ne iş biliyorlar, ne aş. Biz kaynanamızın önü sıra kul kurban olurduk. - Bizimki bir köfte yapıp önümüze koymuyor. Kendi hesabıma, oğlan doğuran kadına şiş çakılsın. Ayol bu oğlanlar neden kadın ağızlı (kadın ağzına bakan)oluyorlar; gelinin yaptığını bir defa söyledim, iki defa söyledim, baktım dinlemiyor, ipini üstüne attım.(Vazgeçip kendi haline terk ettim.) - Kendimi kaynana sandım da geçen gün “Ayol gelin dedim, kalk azıcık bir hedik(buğday) pişir de Alleben'e (bir gezinti yeri) gidelim.” Dedim. Ne dese beğenirsin kardeş?:Bana senin gezmenin gereği yok. Gönlün istiyorsa sen git. - Bir şey yapma dedin mi kasten aksini yapar.

GAZİANTEP AĞZINDAN DERLEMELER: 

  • Aba altından değnek göstermek: Üstü kapalı sözlerle korku vermek, karşısındakine büyük bir zarar vereceğini dolayısıyla anlatmak.
  • Abaza kağıt şeşhane möhür: Güzel kağıt üzerinde gösterişli mühür.
  • Abaza: Kafkasyada yaşıyan bir kavimdir. Beyaz tenli ve yakışıklı olurlar. Abaza kağıt, parlak güzel kağıt demek olacaktır.
  • Acık bucuk: Fena, karışık, okunmaz yazının vasfı; kargacık burgacık. (Bazen bu sözü çocuklar “acık bucuk şeytan cücük” şeklinde de söylerler.)
  • Acından karnı kurlar, başında nergis parlar: Fakir olduğu halde süste ve lükste zenginlerden geri kalmıyan kimseler hakkında söylenir.
  • Aç alavan: Aç açına aç ve perişan olarak.
  • Adam sandık eşeği, altına açtık döşeği; baktık adam değilmiş, altından çektik döşeği: İlkin değeri var sanılarak saygı gösterilen, sonra insan olmadığı anlaşıldığından artık yüz verilmeyen kimse hakkında söylenir.
  • Adı kulağına değmiş: Şöhreti etrafa yayılmış.
  • Ağır canlı: Hantal, hareketi ağır ve yavaş.
  • Ağzında ayran durmaz olmak: Çok bitkin bir hale gelmek.
  • Ağzını döşürmek: Terbiyeye uymayan sözler söylemekten vazgeçmek.
  • Aklı yılık: Aklı az kaçıkça, tahtası eksik.
  • Alnına gün doğmak: İyi bir güne kavuşmak, bahtı açılmak, istediğine erişmek.
  • Anamın aşı, tandırımın başı: Burası yurdum yuvam, rahat ettiğim yerdir.
  • Anbel beter: Daha ziyade, daha beter.
  • Baş ağır, kulak sağır: Konuşulanı işitmez, söyleneni anlamaz.
  • Bargın badaşık mı?: Kalbin ona mı bağlı? Ondan ayrılamaz mısın?
  • Başı göl, ayağı sel: Başı boş istediği gibi gezip dolaşıyor.
  • Başına buturamak: Kendi başını yemek için taşkınlık etmek, kudurmak.
  • Baş kahıncı: Bir kimsenin başkası tarafından “Vaktiyle sen şöyle yapmıştın” diye utandırılmasına ve rahatsız edilmesine sebep olan şey.
  • Beli berk olmak: Güvenmek, emin olmak. Sonucu sağlam görmek.
  • Berberliği benim başımda belliyor: Yeni başladığı çalışma alanında ilk tecrübeyi benim işim üzerinde yapıyor. -
  • Bıldır ölmüş bir eşek gelin bu yıl ağlaşak: Arasından zaman geçmiş ve acısı unutulmuş bir haldir. O kadar önemlide değil. Buna şimdi acımanın yeri var mı?
  • Bıroh çağırmak: Meydan okumak.
  • Bir dahra vakti, bir mahra vakti Urum, Şam bir olur: Bir budama zamanında, bir de üzüm kesme zamanında gece gündüz bir olur.
  • Bu yel böyle eser, bu yengeç de böyle kısarsa: Zaman ve ahval böyle fena ve aksi gittikçe.
  • Canı teze: Az ağrıya, küçük sıkıntıya şakaya dayanamayan
  • Cenah geçinmek: Zıt gitmek, geçinemeyip çekişmek.
  • Cin cücüğü gibi çığırmak: Çocuklar, ince ve yüksek sesle bağırmak.
  • Çapıt çirişi mi?: O kadar çabuk bitecek bir iş değil.
  • Çok görmüş, çoban oynatmış: Çok bilmiş, feleğin çemberinden geçmiş, kurnaz, kalleş kimse.
  • Çirtim çirtim çirtinmek: Çok süslenip püslenmek.
  • Dağ dayısı, tavşan ammisi: Bildiği gördüğü hısımı akrabası çok.
  • Daldan eğme mi? Kökten sürme mi?: Sonradan mı bu hali kazanmıştır. İleriden berimi ve aslında mı böyledir.
  • Direzin sökmek: İki yer arasında devamlı gidip gelmek, mekik dokumak.
  • Düğüm çalmak: Düğümlemek, düğüm yapmak.
  • Elden ayrıksı: Elaleme benzemez şekilde.
  • Eli udumlu: Eli hünerli, eli işe yatar yakışır.
  • Er günüzken: Akşam karanlığı basmadan.
  • Et deyi kaptın balcan börkü çıktı: Değerli önemli sanarak ilgilendin, sonunda değersiz bayağı olduğunu anladın.
  • Gafılın kadaya uğramak: Hiçbir şeyden haberi yokken, ansızın bir belaya, bir iftiraya uğramak.
  • Gıcı gibi: Çok ufak. Gıcı gibi kar, gıcı gibi yazı.
  • Gidişmiyen yerini kaşımak: Para harcayıp yapılması gerek olmayan bir iş yapmak.
  • Hazırcaya hamıt: Kendisi çalışmadan başkasının çalışıp meydana getirdiğinden faydalanmak isteyen.
  • Haşılı yumuşak işi mi kalıyor: Biraz ayrılmasıyla ziyan olacak bir işi yok ya.
  • Hedede sedede geçmemek: Makbule geçmemek.
  • Himi bir: Maksat ve amaçları bir.
  • Ingılı mış, berk yapış: Ağır ağır ve gönülsüz şekilde yürüyen iş yapan kimsenin halini anlatmak için kullanılır.
  • İşmar avarası: Harekete geçmek için küçük bir işaret bekleyen.
  • Kabaklamayı yiyen gerdeğe girsin: İşin faydasını kim gördüyse sıkıntıya da o katlansın.
  • Karrah etmek: İstediği şeyi çok vererek bir kimseyi bolluk içinde bırakmak.
  • Kepir hış yatmak: Bir aradaki bir çok kimselerin hastalanarak hep beraber yatması.
  • Lorunu peynirini görmemek: Faydalı ve değerli bir adam olduğu söylenen kimsenin faydasını veya değerini belirtecek bir işini görmemek.
  • Mahana şahana: Bahane filan.
  • Mamuru mest etmek: Noksanını koymamak, çok güzel iş yapmak.
  • Marda bazar: Ölçmeden ve ayrı ayrı fiyat biçmeden , toptan bir fiyatla. Götürü.
  • Mercimeği yanın yuvarlamak: Suyu yokuşuna akıtmak.
  • Nazlı hanımın büzme çarığı: Çok nazlanan
Görüntülenme Sayısı : 114898    Eklenme Tarihi : 25 Şubat 2013 Pazartesi    Güncellenme Tarihi : 23 Aralık 2021 Perşembe