Masal Anlatıcılarının Bilinçaltlarında Adalet Kavramı

285 Masal Anlatıcılarının Bilinçaltlarında Adalet Kavramı Türk Halk Edebiyatı ve Rönesans dönemi yazarları da ideal olanı ele almışlardır (Moran 2007: 34-38). Geçmiş zamanın adalet kavramı insanlık tarihinin sosyal hukuk tarihini oluşturur. İnsanlık bu süreçte kendi hayalleri üzerinden aklını kullanarak kendini yönetme aşamasına gelmesi on binlerce yıl almıştır. Masal anlatıcısının bilinci, geçmiş zaman üzerine kurulmuştur. Geçmişte hayalen yaşanmış olan olağan veya olağanüstü dünyanın içinde bile bir düzen vardır. Bu düzen hakkaniyet üzerine kurulur, sonunda herkes muradına erer. Masallarda tecelli eden adalet, haya- len örnek evrenini oluşturur. Misaller üzerinden gerek yaşama göndermeler yapılır. Bilinçaltında bir zamanlar öğretilmiş olanlar, yine hak ve adalet üzerine olmuştur. Doğrudan öğütler yerine, masallar içinde çeşitli varlıkların rol üstlendiği birer öyküye dönüştürmek, hayaller üzerinden gös- terilen bir ruh dünyasının inşa etmek, haklı haksız ayırımını hayal evreninden gerçek dünyaya taşımak içindir. I. GEÇMİŞ ZAMANIN ADALET KAVRAMI Halk irfanında sözlü kültürün pek çok unsuru tekrar edilir. Uzak geçmişin en eski anlatı- ları olarak kabul edilen masallardan misaller çıkarılır. Misaller, yaşamın örnek evrenine taşınır. Masalların evrensel derinliği, insanlığın ortak geçmişine ışık tutar. Masallar, insan türünün birey ve toplum bağlamında düşünce ve davranış benzerliği üzerine temellendirilir. İnsanoğlunun uzak geçmişinden günümüze taşıdığı masal belleğinde yer alan normlar, insanlığın ortak kabulleridir. Bu normlar arasında adalet, insanlığın olmazsa olmazlarından biridir. Masallar, uzak geçmişten günümüze ne tür izler taşıyabilir? Arkeologların kazıları sonrası elde ettikleri buluntular, insanlık tarihi binlerce yıl geriye götürürken; masalların kökeni geçmişle ne kadar ilişkilidir? Sözlü halk anlatıları, tarih içinde yaşananların zamanla bir başka anlatıyla ka- rıştığı, bir anlatının diğerinin yerine geçtiğinde tarihin efsaneleştiği görülür. Tarihsel olay ne kadar önemli olursa olsun halkın belleğinde süreklilik arz etmez, tarihsel olayın alevlenmesi sanatsal hayal gücüyle mümkün olur. Tarihsel gerçekliğin halk belleğinde iki veya üç yüzyıldan daha fazla kalmadığı ispatlanmıştır (Rıfat 2006: 68-73). Adalet sağlanmaz, toplum ihtiyaçları karşılanmaz olursa, toplumda bastırılmış karakter ön plana çıkar ve toplumu memnun edecek şekilde dönüşüm süreci başlatır (Fromm 1998: 30- 31). Adalet kavramı, mitik / kutsal / masal çağlarından başlayan insanlık tarihinin ortak ve en değerli kavramlarından biridir. Adalet insanlık tarihi içinde dünyevi alanda aranır, eğer adalet gerçekleşmezse, kutsallar üzerinden öte dünyada hesaplaşmaların olacağı düşünülür. Mitik ve masal karışımı Maaday Kara Destanı, Zümrüdü Anka masalı gibi kimi metinlerinde kahramanın yeraltına gidip orada mücadele etmesi, benzer anlayışın bir tezahürüdür. Hem yerüstünde yani bu dünyada hem de yeraltında yani öte dünyada adaletin tecelli etmesi adına yapılan kahraman- lıklar sergilenir. Yöneten ve yönetilen ilişkileri, tarih öncesinden başlanarak sözlü tarihe yansımış, en eski zamanlardan günümüze kadar, insanlık tarihinde başat rol oynamış ve adaleti kovalamış kahra- manlar olmuştur. Sümer medeniyetinde yer alan tam tanrılar, yarı tanrılar ve insanlar arasındaki yönetim biçimi görülür. 1/3 oranında insan, 2/3 oranında tanrı olan Gilgameş, eşitsizliğe karşı çıkan, kendi kaderine karşı koyan insanlığın bilinen en eski kahramanlarındandır. Yolculuğu sı-

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2