Masal Anlatıcılarının Bilinçaltlarında Adalet Kavramı

284 Prof. Dr. Mehmet Naci ÖNAL T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı larla geçmişin dışavurumu gerçekleşirken iki yol izlenir: İlki insanlığın ilkel / yaban dönemi, ikincisi insanın çocukluk dönemidir. Kolektif bilinç ile bireysel bilinç arasındaki ilişkiye bakıldığında, kişisel bilinçaltına ait şey- lerin zamanla bilinçte oluşmuş, fakat belli bir süre sonra unutulmuş veya bastırılmış olduğu var- sayılır. Kolektif bilinçaltı kapsamında, hiçbir zaman bilinç düzeyine gelmemiş ve bireysel olarak edinilmemiş bilgiler söz konusudur. Kişisel bilinçaltı kompleksleri kapsarken, kolektif bilinçaltı arketipleri oluşturur. Erketipçi eleştiri, kişinin bağlı olduğu kültürel çevreyi aşan evrensel simge- lerin varlığını kabul eder. C.G. Jung ve Northrop Frye bu kuramın savunucuları arasındadırlar. Onlar, arketiplerin insanlığın ortak bilinçdışı ürünleri olduklarını belirtirler. Bilinçdışı bastırılmış, unutulmuş duygu ve düşüncelerin odağıdır. Görülen katman, kişisel bilinçdışına aittir. Derinlerde kişisel deneyim ve edinimlerin dışında doğuştan gelen şeylere rastlanır. Derindeki katman “ko- lektif bilinçdışılık”tır. Bu bilinçdışılık kolektif değil, evrenseldir. Jung’ın ifadesiyle ilksel (primordial) imgelerle ve motiflerle / yanışlarla uzak zamanlardan beri var olan evrensel arkaikler, arketiplerdir (Jung 2006: 16; Uysal 2006: 14-15). Masallar düşlerimizi beslerken, düşlerde duygusal yanlarımızın planları ve davranışları üzerine denemeler yaparız (Adler 1996: 21). Hayaller gündüz düşleridir. Masallarda hayaller üze- rinden gerçek yaşama hazırlanırız. Masallarda bir düş gibi, konu üzerinde düşünmemize yol açar. Hayallerimiz ve düşlerimiz hem geçmişimiz / çocukluğumuz hem de geleceğimiz üzerindir. Çocuk için masal çağı “mitik anlama” denilen çağ olup, 2-3 yaşından 6-8 yaşına kadar olan dönemi kapsar. Çocuk yedi yaşından itibaren farklı bir “anlama boyutuna” geçer. Zihin, okuryazarlığı aracı olarak kullanıp gelişmesini sürdürürken mitik anlama, kültürün “daimi ve temel” öğesini oluşturur. Mitik anlamaya ait estetik ve psikolojik değerler korunur. Masallar çocuğu besleyen zengin kültürün anlaşılmasını sağlar; insanların ortaya koydu- ğu yıkıcı çağrışımları açıkça gösterir. Zıtlıklardan üretilen mantık birimcikleri, dil estetiği üzerin- den gerçek dünyadaki çıkarımları gözler önüne serer. İyi - kötü, siyah - beyaz, kadın - erkek, suç - ceza vb. temel karşıtlılar, kültürlerden evrensele taşınır. Claude Lévı-Strauss, insan beyninin zıtlıkları doğuştan ikili ayrıştırma üzerinden inşa ettiğini öne sürer. Masallar, yüzey ve derinlik kar- şıtlığıyla birlikte altta yatan güven - korku, iyi - kötü, cesur - korkak, sevgi - nefret, mutlu - üzgün, fakir - zengin gibi ikili yapılarla kurulmuştur. Uzak yakın karşıtlığı içinde (bir varmış bir yokmuş) uzak bir ormanda olaylar anlatılırken geçmiş ve bugün arasında söylenmeyen benzerlikler, geç- mişin tarihiyle bugünün tarihi arasında tersten öğretiler oluşur. İkili yapı çocuğun kavrayışı için bir araç olur. Çocuklar, masal dünyasından hayali tecrübeler edinirken gerçekçi ve aktif bir yaşamın içinde, müfredatın ötesinde zengin bir ödev üstlenmiş olurlar (Egan 2010: 33-43). Dinleyenlerin duyguları masal içinde yönlendirilir. Birey ve toplum kendi statü, davranış, düşünce, ekonomik ilişkiler bağlamında bir görev üstlenirler. Sosyal roller, şartlar, psikolojik et- kenler yaşamın içinde rol oynar. Tekrar edilen öyküler bir tür kimliğin oluşmasına, güçlenmesine hizmet eder (Egan 2010: 62-63). Masallar, olağanüstü olandan kabul edilebilir olana taşınır. Masallar idealize edilmiş bir dünyayla sonuçlanır. Mükemmel bir dünyanın kurulmasına katkı sağlanır. Neden her masalın sonu mutlu biter sorusunun karşılığında, yönlendirilmiş mükemmel bir dünya ideali vardır. Antik

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2