­

GÖYNÜK: Güzel Kentte Güzel İnsanlar…

Toprak kış uykusuna hazırlanırken, dalların neşe kaynağı, göçmen kuşların yareni ağaçlar, terkedilmiş olmanın hüznünü yaşamakta…Yaprak dökümü çoktan bitti. Eylül ardına bakmadan gitti, ekim bir bilmeceydi sanki. Kış, kapıyı Aralık görüp içeri girmek istese de bir hayli tedirgin. Nazlı bir gelin edasında adeta. Şimdilik dağların tepesinde beyaz bir taç olmuş göz kırpıyor habire; “Ha geldim ha geliyorum!” dercesine.

Neredeyse, sonbahar bitmedi mi hâlâ dediğimiz havaları yaşıyoruz bugünlerde. Yani mevsim bir garip! Bazı sabahlar gün ağarırken pastırma sıcaklarından arta kalmış bir gün sunacak olmanın neşesiyle bizi selamlarken oldukça kibar, şehrin caddelerinde renkli vitrinleri dolaşırken ansızın geliveren ikindi yağmurlarıyla, bir o kadar da şakacı.

İşte böylesine ortaya karışık bir mevsim havasında, şehrin boğucu atmosferinden uzaklaşmak ve hafta sonunu değerlendirmek istiyor canımız. İpek Yolu’nun Kuzeybatı Anadolu’daki güzergahında önemli yol duraklarından birisi olan Göynük bu defaki durağımız.

Ankara’dan Ayaş, Beypazarı, Nallıhan ilçelerini geçerek 220 km.lik bir yolculuğun ardından Göynük’e ulaşıyoruz. Yol güzergahında yer alan bütün ilçeler İpek Yolu’nun tarih boyunca yol durakları olmuş. Kervanların konakladığı, hem ticaret hem de askerî yol güzergahı olmasından dolayı bu bölge, tarih boyunca daima hareketliliğe sahip olmuş.  Günümüzde de taşıdığı değerler ve kültürel çeşitliliği itibariyle her biri birer turistik cazibe merkezi hâline gelen bu ilçeler görülmeyi hak ediyor ve ziyaretçilerini bekliyor.

Nallıhan’ı geçtikten 60 km. sonra tabelası görünse de kendisi görünmüyor Göynük’ün.  Ana yoldan şehir merkezine giden yola giriyoruz. 100-150 metre gider gitmez vadi içerisinde bir sır gibi saklanmışcasına buluyoruz Göynük’ü.  Kahverengi kiremitli çatıları ve beyaz badanalı evleriyle bezenmiş ilçe, panoramik ve tam da kartpostallık bir görüntüyle karşılıyor bizi… Anadolu’nun pek az yerinde rastlayacağımız bu manzara karşısında büyüleniyoruz. Uzaktan bakıldığında kentsel dokuyu bozacak hiç bir eğreti yapı ya da siluet yok karşımızda. Bu manzarayı görünce Göynük’ün neden dizi ya da sinema filimlerin mekanı olarak tercih edilen bir yer olduğunu daha iyi anlıyorum. Bu güzel beldeyi çarpık kentleşmeden koruyormuşçasına karşı tepede bir küheylan gibi duran Zafer Kulesi, bu ülke için toprağa düşmüş nice yiğitlere tanıklık edercesine görkemi ve güzelliği ile de selam veriyor bize.

Bu güzel manzarayı fotoğrafladıktan sonra ilçe merkezine doğru yol alıyoruz. İlçe merkezi ve çarşısı, tarihi eserlerin yoğun olarak yer aldığı bir alan. Göynük, son yıllarda özellikle inanç ve kültür turizmi açısından cazibe merkezlerinden ve yoğun tercih edilen destinasyonlardan biri hâline gelmiş. Bir de buna çevresinde bulunan doğal güzellikler eklenince  tercih edilebilir özelliği bir kat daha artıyor. Üstelik, 2016 yılında uluslar arası Citta Slow Birliği’ne üyeliği kesinleşen Göynük’ün, “sakin şehir” ünvanını alması da ayrı bir cazibe oluşturuyor ilçe için.

Fatih Sultan Mehmet’in hocası, İstanbul’un manevi fatihi olarak değerlendirilen Akşemseddin burada vefat etmiş. Hocasını çok seven Fatih, buraya bir türbe yaptırmış. Türbe en çok ziyaret edilen yerlerden birisi. Hemen yanı başında 1335 yılında yapılmış olan Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa Camii yer alıyor. Türbe ve caminin çok yakınında bulunan ve Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde; “Latif ve havası hoş!” olarak nitelendirdiği tarihi hamam da restore edilmişse de henüz kullanıma açılmamış. 

Bıçakçı Dede (Emir Sıkkîn) Türbesi de görülecek tarihi eserler arasında. İlçeye gelenlerin en çok ilgi gösterdikleri eserlerden birisi de konaklar. Osmanlı sivil mimari eserlerinin en güzel örnekleri olarak Müderrisoğlu Konağı, Türksoylar Konağı, Akşemseddinoğlu Konağı, Caferler Konağı görülmesi ve gezilmesi gereken konaklardan bazıları.  Bunlar arasında Gürcüler Konağı aynı zamanda Kent Müzesi Etnografya Müzesi olarak ilçenin kültürüne özgü eserlerle donatılmış.

Göynük’ün artık sembolü haline gelmiş önemli bir eseri de cumhuriyet dönemi yapılarından biri olan Zafer Kulesi. Kule, cumhuriyet döneminin ilk kaymakamı Hurşit Bey tarafından, Göynük halkının kurtuluş savaşındaki kahramanlıkları ve milli mücadelede gösterdikleri desteklerini ebedileştirmek üzere anıtsal eser olarak yapılmış. Birkaç kez yangın nedeniyle tahrip olan kule, günümüzde restore edilmiş. Altıgen taş temel üzerine, üç katlı olarak inşa edilen kulede, her katta yuvarlak kemerli, ahşap söveli pencereler ve ahşap balkon korkulukları bulunuyor. İlçeye kazandırdığı görsel zenginlikle de ziyaretçilerin mutlak uğrak noktası olduğu gibi fotoğraf karelerinin de vazgeçilmez simgesi konumunda...

Göynük’ün özellikleri saymakla bitmiyor.  Tarihi, kültürel ve doğal güzelliklerinin korunmuş olması ve özellikle kent dokusunun bozulmamış olması, Göynük’ün tüm yerleşim alanı olarak “kentsel sit alanı” olarak ilan edilmesini sağlamış. Neredeyse 700 yıllık bir eser olan Süleymanpaşa Camisi’nin yanı sıra, türbe, hamam, çeşme ve çok sayıda sivil mimari eserleri dahil olmak üzere 163 tescilli eser bulunuyor ilçede. Tarihi dokusunu korumakla kalmayan Göynük, günümüzde yerel yöneticilerin ve halkın da sahiplenmesiyle kültürünü, geleneklerini yaşatmanın gayretini de gösteriyor. Göynük ile özdeşleşen, el tezgahlarında dokunan, kısa kenarları ve baş üstüne gelen kısmı desenli, ince pamuklu dokumanın birleşmesinden meydana gelen “Tokalı Örtme” 2016 yılında Türk Patent Enstitüsü tarafından “coğrafi işaretlerin korunması” kapsamında tescillenmiş.

Bu şirin ilçenin on-onbeş dakikalık yürüme mesafesinde her yerine ulaşılabilir büyüklükte olması da ayrı bir keyif veriyor ziyaretçilerine. Telaşsız, sakin ve yorulmadan neredeyse her yeri yürüyerek dolaşmanız mümkün. Tarih kokan dar ve taş döşeli sokaklarında dolaşırken, ruhumuz dinleniyor adeta. Osmanlı mimarisinin sadeliği ve tipik özelliğini görüyoruz her bir evde. Ahşap Evlerin çoğu vadinin derinliklerinden yamaca dik ve paralel bir şekilde sıralanmış. Çoğu ev birbirinin görüntüsünü kesmeyecek konumda inşa edilmiş. Bazı sokakalarda neredeyse çatıları birbirini öpecek derecede yakın duruyor evler. Bir camdan karşı cama kolunu uzatıp komşunun elini tutacak yakınlıktaki pencerelere bakarken, iki elin neredeyse kavuşmasına şahit olacakmışız hissi uyandırıyor (bu mekân yakınlığı) bende… Camdan cama bu kadar yakın mekanlarda komşuluk ilişkilerinin de “candan cana” olduğu şüphe götürmez bir gerçek.

Göynük doğal güzellikleriyle de ilgi çekiyor. Bunların içinde en önemlileri Sünnet ve Çubuk gölleri. İlçeyi doya doya dolaştıktan sonra seyahatimizdeki ikinci durağımız 11 km gibi yakın bir mesafede olan Çubuk gölü oluyor. Gölün kıyısında birkaç haneden oluşan köyün evleri ve cami minaresi bana Uzungöl’ü hatırlattı. Bir o kadar güzel görünüyor göl manzarası. Göle hakim yokuş kısmında, bir dizi film için plato olarak kullanılmak üzere yel değirmenleri yapılmış. Yel değirmenleri şu anda kullanılamaz hale gelmiş olmasına rağmen renkli görünümleriyle göle masalsı bir hava kazandırmış. Göynük’ün gelecekte en çok ilgi görecek yerlerinden biri olmaya aday. Zira Göynük’e yapılan tur programlarında yel değirmenleriyle bir hayli ilgi görmeye başlayan Çubuk gölü mutlaka yer alıyor. Gölün etrafını dolanan yürüyüş yolu, yürümeyi sevenler ve trekkingcilerin de ilgi odağı...

Tadı damağımızda kalan ve tarihi bir konak olan Caferler Konağı’nda bir gece konakladığımız bu kısa seyahatimizi noktalıyoruz. Taraklı’ya gitmek üzere Göynük’ü arkamızda bırakırken Zafer Kulesi’nde dolaştığım esnada görmüş olduğum taşa yazılmış bir yazı geliyor aklıma; Göynük ve insanları öylesine etkileyici ki, bir ziyaretçi duygularına hâkim olamayıp duvar yazısı ile duygularını iletmek ihtiyacı hissetmiş. Aslında olur olmaz her yere, özellikle tarihi mekanlara yazı yazılmasını sevmem ama, nedense bu yazı hoşuma gitmiş olmalı ki, hafızama kazınmış;

“Güzel kentte, iyi insanlarsınız!”

Nasıl Gidilir?

Göynük coğrafi konum olarak son derece avantajlı bir bölgede yer alıyor. Özellikle Ankara ve İstanbul’a yakın oluşu, turistik gezi programlarında en çok tercih edilen ilçelerden biri haline getirmiş Göynük’ü…

Ankara’dan gitmek isteyenler için de son derece cazip bir güzergâh sizi bekliyor. Toplam uzunluğu 230 km. Ankara’nın Ayaş, Beypazarı, Nallıhan gibi, termal, tarih ve kültür turizmi açısından en çok tercih edilen turistik ilçelerini gezerek de gitmek mümkün. Ancak bunun için günübirlik seyahatten ziyade Beypazarı, Nallıhan ya da yine güzergâh üzerinde sayılabiecek Mudurnu’yu da ilave ederseniz 3-4 günlük harika bir seyahate dönüştürmeniz sizin elinizde…

İstanbul’dan gelecekler toplam uzunluğu 210 km olan bir yol katetmesi gerekiyor.  Adapazarı’na kadar TEM otobanını kullanıp, sonrasında Bilecik-Eskişehir istikametine dönerek Geyve-Taraklı yol ayırımına gelip, buradan 60 km sonra Göynük’e ulaşabilirler. Yol üzerinde yer alan Geyve ve Taraklı da doğal güzellikleri ve kültürel zenginlikleri ile gezilmesi ve görülmesi gereken yerler... 

Ne Yenir?, Nerede Kalınır?

Göynük konaklama bakımından henüz ihtiyacı tam manasıyla karşılayabilecek düzeyde değil. Yoğun dönemlerde ve hafta sonları konaklamada sıkıntılar yaşanabiliyor. Tabii ki, her yıl hızla artan ziyaretçi sayısı dikkate alındığında yeni otellere ihtiyaç olduğu aşikâr.

Göynük’te küçük ama şirin lokantalar var. Ancak bir kısmında yöresel yemek sunumu yoksa da bazılarında yöresel lezzetleri bulabilirsiniz.  Keşli cevizli mantı, keşli cevizli erişte, güveçte etli yaprak sarma, kiremitte güveç, ev baklavası bazı lokantalarda bulabileceğiniz yöresel yemekler…

Çarşı içinde seyyar satıcıların dışında, dükkanlarda yöreye özgü turistik ürünler bulabilirsiniz. Özellikle size önerim, tanelerinin iriliği ve pilakilik özelliği nedeniyle çokça tercih edilen Göynük Bombay fasülyesini yemeden ve satın almadan dönmeyin. Ayrıca yöreye özgü bir tatlı çeşiti olan, buğdayın çimlendirilmesiyle yapılan ve turistik ürün olarak sunulan “uğut tatlısı” nı  da almanızı tavsiye ederim.

20.12.2017

Erdoğan Gümüş

Instagram:@erdogangumus1