Türkiye Müzik Eğitiminde Geleneksel Çalgılarımızın Yaygınlık Kazanamaması Üzerine Bir İnceleme

169 TÜRKİYE MÜZİK EĞİTİMİNDE GELENEKSEL ÇALGILARIMIZIN YAYGINLIK KAZANAMAMASI ÜZERİNE BİR İNCELEME Doç. Dr. Barış KARAELMA 1 “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür.” diye söyler Atatürk. Buradan Cumhuriyet’i koru- manın yolunun kültürel değerlerimizi korumaktan geçtiği anlaşılmaktadır. Türk kültürünün önemli yapı taşlarından biri olan müzik de bu anlamda genetik kodları bozulmadan korunması gerekir. Terminolojik olarak müzik türlerinin adlandırılmasında bugüne nasıl gelindiğine kısaca göz atmak yararlı olacaktır. Osmanlı döneminde saray ve İstanbul civarında icra edilen müziğe sadece “musiki” denilmekteydi. “Türk musikisi” olarak adlandırma Türkler tarafından yapılma- mış, Osmanlı İmparatorluğunu gözlemlemek için İstanbul’a gelen Avrupalı gezginler tarafından kullanılmıştır. Bu gezginlerin Osmanlı sarayında dinledikleri müzik, çalgıları, melodik yapısı ve tek sesli oluşuyla Avrupa’daki müzikten farklıydı. Bu nedenle “Türk Musikisi” olarak adlandırdılar. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılma evresinde ağırlık kazanan Batılılaşma hareketleri mü- zik alanında da kendini göstermiştir. Bu anlamda Osmanlı sarayına piyano, viyolonsel gibi Batı müziği çalgıları gelmiştir. 1826’da Yeniçeri Ocağının kapanmasıyla birlikte bu ocağa bağlı bir askerî müzik kurumu olan Mehterhane de kapatılmıştır. Ordunun askerî müzik ihtiyacı için Batı bandosu temelli yeni bir kurum oluşturulmuş ve bu kurumun başına Fransız ve İtalyan ordula- rında uzun süre bando şefliği yapmış olan Giuseppe Donizetti getirilmiştir. Muzıka-i Hümâyun adını taşıyan bu kurumda bando, orkestra, opera, operet, koro, enstrümental veya sözlü Batı müziğinin bir bütün olduğunu gösteren bir program uygulanmıştır (Özcan, N. İA, c.31, sf.422-423, İstanbul-2006).  1 Gazi Üniversitesi Müzik Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

RkJQdWJsaXNoZXIy NzM2ODUz