Binbir Gece Masalları’nda Cuha Fıkraları ve Mizahın Kullanımı Üzerine

251 Binbir Gece Masalları’nda Cuha Fıkraları ve Mizahın Kullanımı Üzerine Türk Halk Edebiyatı ğı olay ve durumların taklidini yapar. Çocuk büyüyüp de yetişkin olduğunda oyun oynamaktan vazgeçmiş gibi görünür. Ancak yetişkinlik döneminde oyun oynamayı gözle görülür bir şekilde, doğrudan yapamayan birey, bu hazzın yerine yeni bir hazzı geçirir. Psikanalitik bir ifade ile yetiş- kin biri oyundan vazgeçtiğinde, sadece gerçek nesneler ile oyunu bağdaştırmaya son vermiştir; böylece “düş kurma”, diğer bir deyişle “gündüz düşleri” oyunun yerini almış, yer değiştir miştir. Freudcu bakış açısına göre gündüz düşlerinin ortaya çıkma mecraı, edebiyat ve sanat eserleridir. Ancak bir gündüz düşünün ortaya çıkması için mutlaka kişinin rahatsız olduğu ve bilinçdışında bastırdığı bir durumun var olması gerekir. Freud’a göre gülünç kavramı da bu gündüz düşlerinin bir örneğidir. Mizahla ilgili teorisinde doğrudan ya da dolaylı olarak yasaklanan, sosyal olarak kabul edilemeyen, çocukça, saçma olarak nitelenen (Rappoport, 2005: 20) pek çok şaka, mizah ya da espri ile ilgili görüşlerini ve örnekleri sunduğu Espriler ve Bilinçdışı ile İlişkileri 4 isimli çalışmasın- da mizah, espri, şaka gibi birbiriyle ilişkili bütün kavramları gülünç sözcüğü altında toplamıştır. Gülünç kavramı ise Freud’a göre tıpkı düşlerde, dil sürçmelerinde olduğu gibi bilinçdışının bir göstergesidir. Çalışmasında gülüncün haz elde etmeye çabalayan savunma mekanizmalarından biri olduğunun altını çizen Freud’un bu noktada en çok üzerinde durduğu kavramlar haz, oyun ve gülünçtür. “Bilinçdışı düşünce biçimlerine bilinçli olarak özgür rol ver[menin], gülünç hazzı üretmenin bir yolu” (Freud, 2012: 252) olduğunu söyleyen Freud’a göre “huzursuz edici duyguların serbest bırakılması, gülüncün ortaya çıkmasında en büyük engeldir. Mizah, huzursuz edici duygulara karşın bir haz sağlama yoludur, bu duyguların doğuşu için bir yerine geçen rolü oynar, kendini onların yerine koyar.” (Freud, 2012: 258). Bu noktada sıklıkla gülünç ve çocuk kavramlarını ince- leyen Freud, oyun ve espri ilişkisi için de şu kısa ancak oldukça açıklayıcı cümleyi söyler: “Espri gelişmiş bir oyundur” (Freud, 2012: 210). Esprinin bir benzeri olduğu düşüncesinden hareket ederek mizahın da gelişmiş bir oyun olduğu söylenebilir. Benzer şekilde mizahın “çocukluğun dünyasına yeniden bir dönüş” olduğunu söyleyen Freud’a göre “Çocuk büyüdüğünde ve oyuna son verdiğinde ve de yıllar boyunca uygun bir ciddiyetle yaşamın gerçeklerini planlamak için çalışmasından sonra bir gün kendisini bir kez daha oyun ile gerçeklik arasındaki karşıtlığı silen bir zihinsel du- rumda bulabilir. Bir yetişkin geriye, bir zamanlar çocukluktaki oyunlarında taşıdığı yoğun ciddiyete bakabilir. Ve şimdinin sözde ciddi uğraşlarını çocukluk oyunlarıyla eşitleyerek yaşamın kendisine yüklediği fazlasıyla ağır yükü fırlatıp atabilir ve mi- zahın sağladığı yüksek haz ürününü kazanabilir (Freud, 1999:126). Oyun oynamak bir arketiptir. Oyun oynamak çocukluğa geri dönmektir. Çocukluk ise ar- ketipsel olarak yeniden doğumun, benliğe dönüşün bir sembolüdür. Bir başka ifadeyle mizahın arkasında bastırılmış bir dürtü olduğunu söyleyen Freud’a göre mizah, zihinsel gerilimdeki ani boşalmada, bastırılmışın geri dönme çabası, yitirilenin yeniden elde edilmeye çalışılmasıdır. Bu noktada mizah kişinin parçalanmış benliğinin yeniden onarımı için bir vasıtadır. 4  Freud’un bu çalışmasının ismi Türkçe’ye Emre Kapkın’ın çevirisinde Espriler ve Bilinçdışı İle İlişkileri olarak çevrilmiştir. Ancak John Morreall’ın Kubilay Aysevener ve Şenay Soyer tarafından Türkçe’ye çevrilen Gülmeyi Ciddiye Almak isimli eserinde Şaka ve Şakanın Bilinçaltı i le İlişkisi adıyla Oğuz Cebeci’nin Komik Edebi Türler- Parodi, Satir ve İroni isimli eserinde Fıkra ve Bilinçaltıyla Bağlantıları adıyla Türkçeye çevril- miştir.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4MTc2