­ KARABÜK EVLİLİK GELENEKLERİ | Kültür Portalı

Karabük Evlilik Gelenekleri - Karabük

Gelenekler-Görenekler

Evlenmemiş erkeklere yörede ergen denir. Ergen olanın evlenme çağı 20-25 arasındadır ve mutlaka askerliğini yapmış olması gereklidir. Annesi oğılu için münasip bir gelin adayı aramaya başlar. Düğünlere, günlere giderek sosyalleşen anne, uygun bir gelin adayı bulduğunda, komşularla kızı yakından görmeğe kız evine giderler. Kahveler içilir, kız kahveyi canı isterse verir. Fakat kız anası kızına giyinip kuşanıp görücülere kahveyi dağıtmasını ister.

Kız beğenilse de o anda istemek adet değildir. Oğlanın baba veya amcası kızın yakınlarına kızın beğenildiğini söyler, Allah’ın emri Peygamberin kavliyle kızı oğullarına ister. Kızı isteyen erkeğe “dünür” kadına ise “dünürşü” denir. Kızın anası damat adayını beğenmezse kocasına çeşitli bahanelerle, gönlünün o işe ısınmadığını anlatır. Konu komşu bu işi artık “dile dolak” etmiştir. Kızın babası veya amcası kızı vermek istemiyorlarsa, sudan bir cevap verirler: “Hele bir düşünelim” denilir, istiyorlarsa hemen söz kesilir. Kızın babasına veya yakınlarına çarşıda nişan olarak bir veya iki beşibirlik altın, yüzük, küpe gibi hediye verilerek kız evine gönderilir. Kız evi ise iki sini baklava yaparak oğlan evine karşılık yapar. Baklava sinileri boşaldıktan sonra içine gelin için elbise konarak geri gönderilir.

Oğlan ve kız evinde kurulan bir mecliste düğünün ne zaman yapılacağı kararlaştırılır, hazırlıklar başlar. Şayet bayram varsa oğlan kıza bayramlık olarak boynuzuna altınlar takılmış keçi gönderir. Düğün Eflani (Pazartesi) günü başlar. Düğün başlarken kız evi tekrar bir sini baklava yaparak oğlan evine gönderir. Düğün günü oğlan evi, gelinin elbiselerini (ayakkabısı hariç) ve bütün giyeceklerini sandığa koyarak kız evine gönderir. “Sepet” denilen bu sandığı, oğlan evi evvela düğünde bulunanlara gösterir. Evvelden düğüne okuyucu (davetçi) çıkarılmış ve davetler yapılmıştır. Sonra kız evde kendi davetlilerine gösterir. Düğün, kız ve oğlan evlerinde ayrı ayrı kurulmuştur. Düğün evinin kapısı herkese açıktır. Buna rağmen, kapıda iri yarı bir adam nöbet bekler ve gelenleri buyur eder. İçeride merdivenin alt başında, çarşafları almak ve gelenlere yol göstermek için bir kadın bulundurulur. Bu kadına “Mahmacı” denir.

Düğün gündüz ve öğleden evvel başlar. Hısım, akrabaya yemek çıkarılır. Düğün evi, kadınlarla dolduktan sonra, çalgıcılar yerlerini alırlar. Saz takımında zillimaşa, küp (darbuka), def ve bir de türkücü vardır. Davetliler sıra halinde oturur. Sağdıç gelenlere yer gösterir ve hal hatır sorar. Ortada oyun oynayacaklar için yer açılmıştır. Davetliler düğüne “tepbaşı”, “dallı”, “hürriyet yünlüsü”, “şetari”, “sırmalı kadife”, “kaplama” giyerek, “beşibirlik”, “inci”, “elmas”, “ön ve koltuk zinciri” takarak gelirler. Yüzlerine allık ve aklık sürer, gözlerine sürme, kaşlarına rastık çekerler.

Eflani gününde öğleden evvel başlayan düğün, ikindiye kadar devam eder ve herkes dağılır. Eflani günü akşamı, yatsıdan evvel, herkes yine düğün evine gelir. Kapıya takılan fener düğün evine gelinmesi içindir. Gündüz genç kızların düğüne gelmesi ayıptır. Bunun için, onlarda gece düğüne gelirler. Gece düğünleri, gündüz düğünlerinden daha eğlenceli olur. Çevrede oturan kadınlar genç kızları oynamaya zorlarlar. Asıl oyun evvelce tutulmuş ve bahşişleri verilmiş olan çengiler tarafından oynanır. Herkes susar, bütün gözler çengilere döner. Yine “oyun çekici” kadın bunları ortaya çeker. Çengilerin oynadıkları oyunların bir çok çeşitleri olduğu gibi en belirlileri, Amani, Aç Kapı, Kaşık Oyunu, Genç Osman ve Çatırdağıdır.

Salı günü gündüz ikindiye kadar yemek daveti vardır. İkindi üstü düğün evi açılır ve herkes gelmeye başlar. Yatsıdan sonraya kadar yine türküler ve oyunlarla eğlendikten sonra “Helosa” başlar. Bu geceye “Sağdıç Gecesi” denir. Salı gecesi Helosa Türküsü ve Kabem ilahisi söylenir. Daha sonra arpa, üzüm ve fındıktan ibaret çerez serpilir ve herkes yavaş yavaş dağılmaya başlar. Çarşamba günü sabahleyin, kız ve oğlan tarafı, davetliler ile beraber özel tutulan hamama giderler. Yalnız kızın anası hamam davetine iştirak etmez. Kızın yüzüne duvak yapar. Kabem türküsüyle soyar ve hamamdan içeri sokarlar. Yine aynı türkü ile kızı, göbek taşında yıkar, hamamdan çıkarlar. Hamam dönüşü kızı evin bir odasına kapatırlar ve yanık bir türkü ile ağlatırlar. Kız iyice ağladıktan sonra kız tarafı dostlarına yemek çıkarır. Yemekten sonra yine oyunlar oynanır.

Çarşamba gecesi düğün yine devam eder. Bu gece “kına” veya “kız gecesi” denir. Bütün genç kızlar ve oğullarına evlendirilecek kadınlar düğün evini doldurur. Fazla kalabalık dağıldıktan sonra hısım-akraba kızı kınalamak için kalırlar. Gelinin bir elini ve bir ayağını hiç evlenmemiş bekar bir kız, diğer el ve ayağını bir yeni gelin kınalar. Gelinin yüzü örtüktür ve sürekli ağlar. Kına yakılıp bittikten sonra gelin yatağa yatırılır ve hep birlikte dağılırlar. Çarşamba günü gecesi erkekler de düğün yapar. Erkeklerde de oyun yapılır, içkiler içilir ve türküler söylenip sabaha kadar eğlenilir.

Perşembe günü güvey alayı, çalgıcılarla hamama giderler. Hamamdan sonra evde hep beraber yemek yiyerek dağılırlar. Kız tarafına gelince Perşembe sabahı memleketin en ileri gelen ailelerinden iki kadın gelinin saçını yapıp, süslerler. Gelin giydirilip süslendikten sonra umumun yanına çıkarırlar. Oğlan evi alayının “Gelin alma dümbeleği” duyulur duyulmaz, gelini tekrar bir odaya kapatırlar. Oğlan evini kız evi buyur eder. Gelenlere bir tarafından şeker dağıtılır. Şekeri alan tabağın içine bahşiş atar. Bu para, şekeri dağıtan kadına ait olur. Oğlan anasına gelinin ayakkabısını ve çarşafını verirler. Kaynana, birkaç kadınla içeri girer ve gelinin ayakkabısını ve çarşafını giydirir. Gelini merdivenden, erkek kardeşi elinden tutarak indirir ve cibinliğin içine sokar. Merdivenden inerken, kaynana kızın başından şeker ve arpa saçar. Şeker tatlılık, arpa da bereket işaretidir. Gelini soktukları cibinlik kırmızı basma ve yerine göre ipekten yapılmış bir oda şeklindedir. Dört köşesine birer sırık geçirilmiştir. Sırıkların uçlarında ikisi kız evinden, ikisi de oğlan evinden olmak üzere dört çocuk, tutar. Cibinliğe gelin, gelinle beraber düğün yemeğini pişiren aşçı kadın da girer ve gelinle gereği olan öğütleri ve zifaf gecesi hakkında vazifeleri anlatır. Gelin alma alayının önünde bir tek “dümbelek” çalar. Kaynana ve diğer hısımlar ihram örtünerek, gelin alayının önünde giderler. Bunlar seyircilere elma ve şeker atar bu elmayı kim kaparsa, doğruca güveye götürerek bahşiş alır. Güvey gerdeğe girdiği zaman bu elmanın yarısını geline yedirir, yarısını kendi yer.

Gelin alayı oğlan evine geldiği zaman, gelin cibinliğini içinden çıkarılır ve merdivenin alt başına konulmuş bir koyun derisine bastırılır. Gelini merdivenden yukarı çıkarırken bir ibrik, koltuğunun altına da bir Mushaf verirler. Gelin, hususi suretle serilmiş bir seccadeye de bastırıldıktan sonra, ibrikteki suyu döke döke yukarıya çıkar ve odasına kapanarak beklemeye başlar. Güvey, arkadaşları ve dostları ile beraber akşam namazını camide cemaatle kıldıktan sonra hep beraber alayla eve gelirler. Kapının önünde bir imam güveyin duasını yapar; bitirdikten sonra elini öpen güveyin sırtını sıvazlar. Güvey içeri hızlı girmelidir. Aksi halde, sırtına bir sürü yumruk yer ve çürük yumurta, soğan gibi şeylerde arkasından atılır.

Güvey doğruca gelinin yanına gider. Gelin oda kapısında onu karşılar. Güvey içeri girerken gelin ansızın ayağının üzerine basar. Bu da sözünün üstün olması içindir. Güvey içeri girdikten sonra, geline giderek “Hanemize hoş geldin” der ve adını sorar. Gelin hiç sesini çıkarmaz ve adını söylemezse güvey onu altın veya elmas gibi kıymetli şeyler vererek gelini konuşturur. Gelin adını söyleyip duvağı açıldıktan sonra, beraberce iki rekat namaz kılarlar. Sonra gelin, anasının evinden gelen bir tepsi baklavayı güveye tutar. Güvey tepsiden bir baklava alarak yarısını geline ısırtır, yarısını da kendisi yer. Güvey ev halkı ile yemek yer veya gelinle ayrı yer. Gelin ve güvey yatsıya kadar otururlar.

Cuma sabahı, güvey erkenden hamama sonrada eş-dost eli öpmeye gider. Kız evi, o gün herkesi “semet’e buyur eder. Semet diye Cuma günü gelinle sağdıcın oynamasına denir. Herkes toplanınca duvak açılır. Elinde oklava bulunan bir kadın gelinin duvağına bu oklavayı dolar ve dua eder gibi geline öğüt vermeye başlar. Maniyi okuyarak gelinin yüzü açılır. Yüzü açılan gelin mahcup mahcup bakar. Şeker dağıldıktan sonra, artık gelinin oynamasına sıra gelmiştir. Gelin sağdıçla başlayarak bütün genç akrabalarıyla oynamak zorundadır. Gelin oynarken, yere avucundan çerez serper. Herkes bu çerezleri kapışır. Sonradan gelin, döktüğü çerezlerden bir kısmını toplayarak kaynanasına verir. Kaynana bu çerezi bereketli olsun diye erzak ambarına koyar. Gelinle sağdıç son bir defa oynarlar. Güvey merdivenden çıkarak gelini alır ve para saçarak odasına girer odada beraberce kahve içtikten sonra dışarı çıkar ve evden gider. Gelini tekrar umumun yanına getirirler. Kaynana kalkar, geline takısını takar. Arkasından akrabalar da geline takı takarlar takı takma işi bittikten sonra gelinle sağdıç merdiven başında durarak misafirleri uğurlarlar, düğün artık sona ermiştir

Düğün bittikten sonra “Varma-Gelme” denilen karşılıklı ziyaretler başlar. Varma-Gelme, düğün bitip her şey tamamlandıktan sonra, yine pazartesi günü gelin ve kaynana başta olmak üzere, oğlan evi ve akrabalarının, yakın komşularla beraber kız evine yemeğe davet edilmesidir. 

Görüntülenme Sayısı : 15327    Eklenme Tarihi : 21 Şubat 2013 Perşembe    Güncellenme Tarihi : 06 Eylül 2020 Pazar